Murat Karayalçın’dan mektup: Beyaz atlı prens beklemeyelim

12 Eylül 1980 darbesinden sonra kapatılan CHP ile tekrardan açıldıktan sonra birleşen Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin Genel Başkanı, eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın, yaklaşan CHP kurultayı öncesi partililere yönelik kaleme almış olduğu 24 sayfalık mektupta, CHP tüzüğünün genel başkan ve genel merkez odaklı, oligarşik bir yapının ortaya çıkmasına yol açtığını vurguladı.B

“BEYAZ ATLI PRENS-PRENSES BEKLEMEYELİM”

“Beyaz atlı prens-prenses beklemeyelim, sağdan oy almak için aktarım yapmak yönteminden vazgeçelim” diyen Karayalçın, bütün CHP üyelerinin dört ayrı kritere göre puanlanmasını, yetkili makamlara üyelerin alacakları puanlara göre getirilmesini önerdi.

Karayalçın, “Mektup” başlıklı 24 sayfalık yazısında şunları kaydetti:

“Sevgili partili kardeşim, bu metni, kıdemli bir partili olarak, 2023 Mayıs seçimlerinin neticelerini yorumlamak ve bundan sonrası için ne yapmamız gerektiğine dair düşüncelerimi açıklamak için hazırladım. Seçim gecesi geç saatlerde ya da ertesi sabah, yüz yüze olduğumuz durumu vasıflandırmak için kullandığımız sözcüklerin aramızda hassasiyet yarattığını, hatta tartışmalara yol açtığını gördüm. O nedenle 2023 Mayıs’ında meydana getirilen cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri için, ‘kazanamadık’ demekle yetiniyorum. Bu seçimlerde her şeyi doğru yaptık, her kapasiteyi sonuna kadar kullandık, her şeyi doğru söyledik diyemeyiz… Her şeyi yaptık, fakat buraya kadarmış dersek bir sonraki seçimde seçmenlerden iyi mi oy isteyebiliriz? 2023 Mayıs seçimlerini bütün yönleriyle de tartışmamız gerekiyor; eleştiri, özeleştiri yapmamız gerekiyor.

“ÖRGÜTÜ ÇALIŞTIRAMADIĞIMIZ İÇİN KAZANAMADIK”

Bana göre problem şahsi değil, yapısaldır. Partimizin teşkilat yapısı, yerelden merkeze, tekrardan yapılandırılmalıdır… 2023 Mayıs seçimlerini örgütümüzü tam kapasitede çalıştıramadığımız için kazanamadığımızı iddia ediyorum. Ayrıca bu vaziyet yeni de değil. CHP örgütü oldukça uzunca bir süredir kapasitesinin altında çalıştırılmaktadır.

“ÖNSEÇİM VE YETKİ PAYLAŞIM MODELİ”

Yine burada, mektupta, açıklamaya çalıştığım önerilerden oldukça temel olan iki tanesini kısacası belirteyim: Birincisi yerelde kuvvetli kalifiye bir teşkilat yapısı ve ona dayalı bir ön seçim; ikincisi de, genel merkez ve mahalli örgütler arasında, parti oligarşisini önleyen, parti kapasitesini artıran yeni bir yetki paylaşım modeli… Partimizde yapısal dönüşümü sağladığımızda efsaneleşmiş geri dönecektir.

“DÖRT İLKE”

Biz aşağı yukarı olarak bir milyon üç yüz bin kişiyiz. Her birimiz bu münakaşaya katılmalıyız. Ancak tartışmalarımızda şu dört ilkeyi de önemle gözetmeliyiz. Birinci ilkemiz, Partimizin bütünlüğüdür. Buna halel veremeyiz. CHP’nin örgütsel bütünlüğü hepimizin kırmızı çizgisi olmalıdır.

İkinci olarak başta Sayın Genel Başkan olmak suretiyle birbirimizin saygınlığına itina göstermeliyiz. Üçüncü prensip açıklık olmalıdır. Kimi eleştirdiğimizi, neyi eleştirdiğimizi, ne istediğimizi oldukça aleni bir biçimde ortaya koymalıyız. Son şeklinde de parti hukukuna makul hareket etmek zorunda olduğumuzu aklımızda tutmalıyız.

“DİRENME GÜCÜ OLMAYAN YAŞAYAMAZ”

Partimizin on iki sene kapalı kalmasına, mallarına devletçe iki kez el konulmasına ve bir kez de baraj dibine inmesine rağmen ayakta kalabilmesi, örgütümüzün direncini, enerjisini göstermektedir. CHP örgütü hem yaşama gücüne, hem de inat gücüne sahip.

Her ikisi de iç içe geçerek birbirini besliyor. Direnme gücü olmayan bir örgütün esasen yaşama gücü de olamaz. Örgüt kapasitesi tam kullanıldığında Parti yüzde 40’lara çıkabilmekte, kapasite kullanması düzeyine göre sıfıra da inebilmekte ya da bir oldukça kez yaşandığı gibi yüzde 20’lerde yatay da seyredebilmektedir.

“KURTARICI VE SAĞ TRANSFER”

‘Örgüt kapasitesi’ ifadesi ile neyi bahsetmek istediğimi açıklayacağım fakat ilkin örgütümüzün uzun süre kapasitesinin altında tutulmasının bizde ‘siyasi tembelliğe’ yol açtığından laf etmek istiyorum. İki misal vereyim. Siyasi olarak tembelleşmemizin ilk örneği bir kurtarıcı beklentisidir. Çok iyi konuşan, oldukça yoğun çalışan, yumruğunu sıklıkla masaya vuran birisi gelecek ve bizi iktidara taşıyacak. Buna beyaz atlı prens- prenses beklentisi diyorum.

Oysa bu şekilde bir şey yok. Bizi iktidara taşıyacak olan güç, prensler- prensesler değil, örgütümüzdür. Bir diğer tembellik örneği de ‘sağdan oy alamıyoruz, bari bürokrat alalım, onlar da sağ seçmeni getirir’ anlayışıdır. Tabii ki partimize sağdan bürokrat de seçmen de gelecektir, gelmelidir. Partimiz bu şekilde büyüyecektir. Ayrıca bu arkadaşlarımız Partimize girdikleri andan itibaren de Partimizin rastgele bir üyesi kadar CHP’li olacaklardır. O nedenle benim eleştirim bu katılımlara katiyen değil, bu anlayışla meydana getirilen transferlerdir.

“OLİGARŞİK YAPI”

Bana göre Cumhuriyet Halk Partisi örgütünün yüksek kapasite ile çalışması dört şeyin eş zamanlı ve eş kıymetli olarak sağlanmasına bağlıdır:
– Örgütlenme etkenliği,
– Örgütün adayları seçmesi,
– Örgütün siyaseti belirlemesi,
– Örgütün olağan işlevi,

Partimizin Türkiye coğrafyasındaki örgütlenmesi aşağı yukarı sadece Siyasi Partiler Yasasının getirmiş olduğu örgütlenme kalıbı ile sınırlıdır. Siyasetin belirlenmesi ve adayların seçilmesi ise aşağı yukarı sadece genel merkez tarafınca üstlenilmiştir. Örgütlerimiz sadece örgütün olağan işleri diye adlandırabileceğimiz ‘broşür- afiş- pankart’ işleri ile seçim işleri ile sandık güvenliği işleri ile sınırı olan bir hizmet üretmektedir. Bu nedenle örgütümüz kapasitesinin altında çalışmak halinde kalmaktadır.

Bu vaziyet Cumhuriyet Halk Partisi’nde ‘oligarşik’ bir yönetimin ortaya çıkmasına niçin olmaktadır. Partinin izleyeceği siyaset, Genel Başkan ve merkez yöneticileri ile danışmanlar, uzmanlar tarafınca belirlenmekte, hazırlanan bürokrasi metinleri daha sonra örgüte kullanması, seçmenlere dağıtılması için gönderilmektedir. Kimi durumlarda da örgüt, o hususta öyle bir bürokrasi izleneceğini gönderilen metinlerden değil, yöneticilerin açıklanmalarından öğrenmektedir. Aynı şekilde partinin mebus ve belediye başkan adayları ile mahalli meclis üye adayları da merkez kadroları tarafınca seçilmektedir. Parti kapasitesini tanımlayan bu temel işlerde üyeler ve mahalli örgütler değil genel merkez devrede. Oligarşik idare söylediğim budur. Buna oligarşinin ‘Tunç Yasası’ da deniliyor. Oligarşinin Tunç Yasası, “seçilenlerin seçenler, vekillerin vekâlet verenler, temsilcilerin temsil edilenler üstündeki egemenliğini” açıklayan bir kavram.

“’YEREL ÖRGÜTLER OLMASA DAHA İYİ OLUR’ İDDİASI”

Son yıllarda meydana getirilen sohbetlerde, ‘yerel örgütler olmasa da olur, hatta olmasa daha iyi olur’ gibi ifadelere şahit olunabiliyor. Çok sıklıkla dile getirilmese de bu anlayış şu şekilde bir değerlendirmeye dayanıyor:

KARAYALÇIN’IN TÜZÜK ÖNERİLERİ

Parti olarak bu güne kadar Siyasi Partiler Yasası’nın getirmiş olduğu mecburi örgütlenme biçiminin dışına pek çıkmadık. İllerimizde, ilçelerimizde mevcud cemiyet kesimleri içinde, ilaveten üretim alanlarında, proje odaklarında örgütlenebiliriz; üyesi olan, üyelerinin seçilme yöntemleri, görevleri, yetkileri tüzükte belirtilen platformlar yaratabiliriz. Bunları Kurul diye adlandırabiliriz, ya da tüzükte bu kurulların ‘meclis’ şeklinde de adlandırılacağını söyleyebiliriz.

Örneğin; Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Örgütü İşçi Kurulu ya da İstanbul İl Örgütü İşçi Meclisi gibi. İster kurul, talep eder meclis olsun, bu platformların fonksiyonel kılınabilmesi, aktif olabilmesi için, birkaç sayfalık bir metin yazmaları yerine, önerilerini bulundukları konuma göre ilçe, il kongrelerine direkt olarak sunmalarına imkân sağlanmalıdır… Her anlamlı proje alanı, bizim açımızdan potansiyel örgütlenme hedefi olmalıdır.

Partimizin milletvekili, belediye başkanı, belediye meclisi üyesi, il genel meclisi üye adayları, mahalli örgütler tarafınca seçilmelidir. Kontenjan adayları merkez örgütü tarafınca atanmalıdır. Seçimlere diğer partilerle ittifak yapılarak girilmesinde de oldukça hususi durumlar dışında, bu teknik uygulanmalıdır. Yani partimizin adayları, aslolan olarak, teşkilat tarafından, ön seçim yoluyla seçilmelidir.

Ülkemizin yönetimine ve ülkemizdeki mahalli yönetimlerin yönetimine talibiz, o nedenle de nitelikli, liyakatli kadrolar yetiştirmeliyiz. Bunun sağlanabilmesi, aynı zamanda, ön seçimlerle alakalı olarak dile getirilmekte olan olumsuzlukların da giderilmesine bağlıdır.

Önerim şöyledir: Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün üyeleri, illerinde, dört alanda değerlendirmeye doğal olarak tutulacak ve bunlardan puan toplayacaklardır. Konular ve puanlar (ağırlıkları) şöyledir:
Eğitim 40 Puan
Parti Görevleri 30 Puan
Aidat 20 Puan
Kıdem 10 Puan

Partilerin puanları ilçelerinde tutulacak ve bilgisayara yüklenecektir. Bu işlem, bir anlamda partililerin, başarımlarının (performanslarının) kayıt dibine alınmasıdır. Kayıtlar aleni olmalıdır. Her partili kendi puanlarını görebilmelidir. İtirazlar il örgütünde yapılmalıdır. Önerim birazcık KPSS sistemini andırıyor. Her partili puan toplayacaktır.

Parti içi seçimlerde, o arada ön seçimde de oy kullanabilmek için, yani seçme hakkını kullanabilmek için, belli sayıda puanın toplanması; en yüksek bir yerden başlayarak sırayla milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesi adayı olabilmek için de o sayıdan daha yüksek sayıda puanın toplaması gerekecektir. Seçme puanları ile seçilme puanlarının ne olacağı PM tarafınca belirlenecektir. Mahalle temsilciliğinden başlayarak PM üyeliğine kadar giden, parti içi görevler için yapılacak seçimlerde de benzer bir puanlama sistemi işletilmelidir.

Partinin patronu, partinin reel egemeni olan partilidir… İlçe ve il kongrelerinde, delegelere hangi tekniği tercih edersiniz diye sormadan, direkt olarak çarşaf sıralama uygulamasına gidilerek her partiliye yönetimde ve üst kurullar için temsilde yer alabilme fırsatı sağlanmalıdır. Aynı şekilde genel başkanların kurultaylarda sıralama hazırlamaları ya da örtülü bir yolla anahtar sıralama dağıtmaları önlenmelidir. Genel başkanlar; Siyasi Partiler Yasasının 37. maddesinin milletvekilliği için öngördüğü yüzde 5’lik kontenjanı, PM için de kullanabilirler. O arada genel başkanların lüzumlu gördükleri illere, kurultay öncesinde il başkanı seçilmesini istediği adları fısıldamaları da önlenmelidir. Her partiliye ilçelerde, illerde ve genel merkezde yönetimlerde yer alabilme hakkı tam anlamıyla sağlanmalıdır.

Parti meclisinin bugünkü üye sayısı 60 kişidir. Parti meclisinin üye sayısının 200 olmasını öneriyorum. Her ilimiz Parti Meclisinde bir üye ile temsil edilecektir. Geri kalan 119 üye, illerin son seçimlerde elde ettikleri başarı düzeyi bir ağırlık olarak kullanılıp, Kurultay tarafınca seçilecektir. Parti Meclisine, iki ya da üç başkan vekili ve lüzumlu görülen sayıda yazmandan oluşan bir Başkanlık Divanı öneriyorum. Parti Meclisinin gündemi başkanlık divanı tarafınca hazırlanıp, Genel başkanın onayından sonra üyelere sunulmalıdır. Kurulacak başkanlık divanı ilaveten Parti Meclisinin genel heyet ve komisyonlar şeklindeki çalışmalarını planlayacaklar, partinin diğeri birimleriyle ilişkilerini düzenleyecekler, PM üyelerinin çalışmalarının, etkinliklerinin eşgüdümünü sağlayacaklardır.

Parti Meclisi çalışmasını komisyonlar ve genel heyet olarak yürütmelidir. Kurulacak komisyonların sayısını belirlemede TBMM’deki komisyonların rakamları ve alanları esas alınmalıdır. Komisyonların çabalama neticeleri ya da Partinin, hangi birimde hazırlanmış olursa olsun, ideolojik ve siyasal duruşunu belirleyecek olan bütün çalışmalar, karara bağlanmak suretiyle PM Genel Kuruluna sunulmalıdır. PM Genel Kurulu, CHP’nin en büyük randevu platformu olacaktır. TBMM öbek başkan vekilleri ve öbek idare heyeti üyeleri, kadın kolları genel başkanı ve gençlik kolları genel başkanı PM’de yer almaktadır. Genel başkan yardımcıları ve genel yazman esasen PM üyeleridir. Genel başkan ise disiplin kurulunun haricinde bütün Parti örgütünün başkanıdır. Bu nedenle partinin farklı alanlardaki siyaset ve stratejisinin, TBMM’ye sunulan yasa, kurmaca ve teklifleri de içerisinde olmak suretiyle PM’de karara bağlanması doğaldır.

Partimizde, ‘Örgütlenmenin Etkenliği’, ‘Adayların Seçilmesi’, ‘Siyasetin Belirlenmesi’ başlıklarının haricinde kalan işlerin tümünü ‘Olağan İşler’ başlığı altında topluyorum. İl ve ilçelerimizdeki üye yapısının, oralardaki sosyal doku ile ahenkli olmasını bir örgütlenme ilkesi olarak benimsemeliyiz. Partimizde ihtimaller içerisinde tüzük ve uygulama ihlallerini önlemek için mevcut disiplin kurulu, ahlaki heyet gibi yapıların kafi olmadığı kanısındayım.

Tüzük ve Program ihlali iddiaları için kolay işleyişi olan bir kuruma ihtiyacımız var. Bunu Parti Ombudsmanlığı ya da Parti Hakemliği diye adlandırabiliriz.

“YAPAY ZEKAYI KULLANALIM”

Bir diğer önerim, sol bir parti kimliğimizle suni zekâ konusunu önemle ele almamız gerektiği şeklindedir. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Kongreler sürecinde bu önerilerimi değerlendirmenizi istiyorum. Kuşkusuz diğer tavsiyeler de olacaktır, onları da değerlendirmelisiniz. 2023 Mayıs seçimleri sürecinde katıldığım her görüşmede partililerimizin tempolu bir biçimde ‘iktidar, iktidar’ diye haykırışlarına şahit oldum. Daha önceki seçimlerde bu şekilde bir seslenişi anımsamıyorum. Ayrıca bu haykırışı bir istek olarak değil, bir iddia olarak alıyorum. Evet, bunu yapabiliriz, iktidara gelebiliriz! Ama ilkin örgütümüzün kapasitesini yükseltmeliyiz. Gelin hep beraber efsaneyi geri getirelim. Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi, Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi örgütü!”

Bir yanıt yazın

beylikdüzü escort